Bilişim sektörünü, geçtiğimiz 5 yıl içinde giderek darlaşan ve rekabetin arttığı bir sektör olarak görüyoruz. Perakende satışların daha çok yaygınlaştığını, ancak proje sayısının azaldığını gözlemliyoruz. Buradaki en büyük engel, ihtiyaç alanlarındaki ekonomik dengesizlikler ve proje geliştirememe olabilir.
Bilişim projelerinde en büyük harcamaları yapan kuruluşlar, ekonomik krizle kendi içine kapandı ve verimlilik yönünde çalışmalara başladı. Bu çalışmaları, verimlilik denince akla gelen tasarruf politikalarının acilen gündeme getirilmesi, yatırım projelerinin geciktirilmesi ve farklı çözüm alanlarına kayılması şeklinde belirtebiliriz.
Yerli ya da yabancı ürün ve hizmet sağlayan firmalara baktığımızda, gelir ve kârlılık oranlarında düşüşler görmeye başladık. Gelir oranında artışı, kavşak noktası olarak adlandırabileceğimiz dağıtıcı firmalarda gözlemlemek mümkün; ancak, onlarda da bir sıkıntı yaşanmaya başladığı bir gerçek. Nakit azlığı, ödeme zorluğu ve proje eksikliği, sektörü çok sıkıştırır hale geldi.
Böyle bir zamanda, hizmet sağlayan sistem entegratörleri ve katma değerli firmalar, ayakta kalabilmek için, güçlerini birleştirme, pazardan çekilme ya da şirket satın alma alternatiflerini değerlendirmeye başladı. Öyle ki, yurtdışından gelip Türkiye’de yatırım yapmış olan şirketler bile kendi durumlarını ciddi bir şekilde gözden geçiriyor. Özellikle vasıflı insan gücünün çok pahalı olması ve bu maliyetleri karşılayacak proje ya da projelerin olmaması, eleman çıkarmaya, küçülmeye, firmayı satmaya, hatta pazardan çekilmeye yol açıyor.
İçinde bulunduğumuz bu karmaşık ortam, bir anlamda sektörde bugüne kadar “güçlü” olarak yapılan tanımların değişmesine yol açacak. İlk 500 şirket listesindeki büyük değişiklikleri 2010 yılında çok rahat görebileceğiz. Yeni birleşmeler ve modeller, bu listede yerini alacak.
Pazarın ve sektörün bu hale gelmesini sadece küresel krize bağlamak yanlış olur. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan yerel kriz etkileri, kamu sektöründeki yatırım gecikmeleri, Avrupa Birliği projelerindeki yetersiz yaklaşımlar, kötü ürün ve hizmet seçimleri ile yetenek oluşturmadaki eksiklikler, bugün içinde bulunduğumuz durumun ilk ana nedenleri olarak sayılabilir.
Diğer yandan, nice firma düzenli ve sağlıklı büyüme göstermiştir. Bu firmaları, 2010 yılından itibaren, sektörün yeni yüzleri, dinamikleri belirleyen ve oyunun kurallarını tekrar koyan firmalar olarak göreceğiz. Bu sağlıklı büyümenin yararını hem kullanıcı hem de sağlayıcı olarak her iki tarafın da görmesi, birlikteliklerin daha uzun olmasını ve krizlerde ayakta durmayı sağlayacak.
Mehmet Bilginsoy – April 09
No comments:
Post a Comment