Wednesday, March 11, 2009

Krizin etik bir formülü var mı?

Krizin etik bir formülü var mı?


Bilgi teknolojilerinin ulaşılabilirliği o kadar kolaylaştı ki, gelenekselleşmiş davranış biçimlerini yavaş yavaş değiştirmeye başladı. Bu davranış biçimleri, satınalmadan uygulamaya, kullanımdan imhaya kadar farklılıklara uğradı. Bunun ne kadar iyi ya da kötü olduğu tartışılır; ancak, yeni iş alanları yarattığı, kişisel becerileri ve tüketimi artırdığı, rekabet nedeniyle teknolojiyi daha uygun şekilde elde etmeyi mümkün hale getirdiği açık.


Teknolojik ürünlerin perakende olarak satılmaya başlaması, farklı sağlayıcıları da karşımıza çıkarmaya başladı. Pazarlama çeşitliliği ve yaygınlık, kullanım olanaklarımızı daha da kolaylaştırmayı başardı.

Rekabetin ve çeşitliliğin bu kadar yüksek olması, ürün tedarikçilerinin ve ürünün satışını yapan perakendecilerin kâr marjlarında çok düşük noktalara gelinmesini sağladı. Buna bir de içinde bulunduğumuz kriz ortamını eklersek, perakende yoluyla teknoloji dağıtımı yapan firmaların işleri bugünlerde çok zorlaştı. Diğer yandan, ürün sağlayan marka ve tedarikçilerin farklı pazarlama fonlamalarıyla hem reklam, hem dağıtım, hem de destek anlamında sağladıkları kârlılığın azaldığı bu ortam, onları daha da sıkıntıya sokuyor.


Global markaların pazarın ve günün getirdiği koşullarda yerini koruması ve kendi pazarlarını büyütmesi hiç kolay değil. Öncelikle, bunu gerçekleştirmek için para harcanması ve yapılacak yatırımların geri dönüşünü bekleyebilecek güçte olunması gerekiyor. Diğer yandan, yerel markaların kendilerine pazarda yer bulmaları ve buldukları yeri hızla büyütmeleri, kriz ve rekabet koşullarını da göz önüne alırsak, global markalara göre daha zor görünüyor.


Medyada yer alan reklamlara, destek ve kalite gibi ana başlıklarda ürünlere baktığımızda, daha farklı bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Tek haneli kârlılık oranlarının pazarda hakim olduğunu göz önüne alırsak,

yukarıda bahsettiğim temel konuları sağlamak, yüksek reklam giderlerini karşılamak ve hızlı bir şekilde ürün satış sirkülasyonunu bu kriz ortamında sağlamak neredeyse mümkün değil.


O zaman nasıl oluyor da, yerel firmalar televizyon ve gazete reklamlarında bu kadar yer alıp, satışların çok az olduğu günümüzde ayakta kalabiliyorlar? Bu sorunun cevabını bulmakta çok zorluk çekiyorum. Şu anda stok eritmeye yönelik yapılan satışlar, eleman çıkarmadan ayakta durmaya çalışan firmalar, zararlarını ileriye erteleyerek hayatta kalıyorlar. Çok kısa zamanda kriz ortamının normale dönmemesi durumunda, kapanan ve artık markasını kaybeden firmalarla karşılaşacağız.


Diğer yandan, bu süreyi başarıyla geçirmiş ve halen ayakta durabilen firma olacaksa, bu firmayı tebrik etmek gerekir. Ancak, bu formülü herkesle paylaşmasında fayda var ve bu formülünde etik olması gerekir.

Mehmet Bilginsoy – March 09

No comments: