Monday, May 11, 2009

Krizi atlatmak ama nasıl?

Krizi atlatmak ama nasıl?



Kriz söylemlerinin gerçekleştiği, işten atılmaların çoğaldığı ve şirketlerin yeni ortama uyum sağlamak için çaba gösterdiği bugünlerde yerel şirketlerin işi epey zorlaştı. Global şirketlerin ayakta durmak amacıyla yeniden yapılanmaya gitmek için aldıkları destekler, kendi taraflarındaki problemleri farklı boyutlara getirdi. Problemin hangi tarafta daha zor olduğunu kestirmek çok güç. Ancak, şunu söyleyebiliriz; şirket ve problem boyutu doğru orantılı olarak artmakta.

Uzun dönemli stratejiler artık yerlerini kısa dönemli stratejilere bırakırken, hızlı ve doğru kararlar verebilmek daha önemli hale geldi. Problem yönetimi ve değişim yönetiminin hemen hemen her firmada uygulanmaya başlaması, farklı bir vasıf ihtiyacını ortaya çıkarmakta. Bu konuda zamanında yatırım yapan şirketler, kriz anında kendilerini daha güçlü hale getirmeye başladılar.

Zor geçen ve tahminlere göre daha da zorlaşacak önümüzdeki günlerde nefesini daha fazla tutan, ayakta durabilecek gibi görünüyor. Yeniden yapılanmaların, iş modellerinin değişimi ve işten çıkarmalar, nefes tutma zamanını artırmak için atılmış adımlar. Bu tür durumlarda farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Özellikle işini kaybeden kişilerin duruma küresel etkileri de düşünerek şirketlerinin gözlüklerinden bakmaları gerekmekte ve bunun için gerekli önlemi kişisel olarak almak zorundadırlar. Çalışan ve şirket arasında iletişimin en yüksek seviyede bulunması, problem yönetiminin daha kolay olmasını sağlayacaktır. Bunu kolaylaştırma ve yönlendirmesini gerçekleştirme, ancak o şirketteki üst düzey yöneticilerin elindedir.

Uluslararası operasyonu bulunan şirketlerdeki değişim yönetiminde geçerli olacak maliyetlerin ve masrafların azaltılmasına yönelik çalışmaların, masraf merkezi olan iş birimlerindeki iyileştirme değişimleriyle gerçekleştirilmesi, atılacak ilk adımlar olarak görülebilir. Özellikle bilgi teknolojisine yatırım yapmış olan şirketlerin, kaynak yoğun ve masraf yoğun olan hizmetlerini daha ekonomik ortamlara çekmesi kaçınılmazdır. Dış kaynak kullanımlarının bir alternatif olarak önümüze çıkması ve bilgi teknolojisi yatırımlarının dışarıdaki firmalara satılıp farklı modellerde çalışması, hem kendi ortamlarını rahatlatacak, hem de insan kaynaklarının daha uygun biçimde transfer edilmesine olanak sağlayacaktır.
Çalışanların özellikle şirketlerinden almış olduğu yarar paketlerinin de önümüzdeki günlerde daha kısıtlı hale gelmesi artık kabul edilebilir duruma gelecektir. Bu, her ne kadar çalışanlar tarafından hoş karşılanmasa da, farklı bir seçenek olmadığından mecburen kabul edilecektir.

Yöneticilerin çalışanlara göre daha fazla risk ve baskı altında olması, sert tedbirlere yol açmakta ve işyerinde yaşam koşullarını zorlaştırmaktadır. Ortamı yumuşatmak, soğukkanlı olmak, iletişimi yüksek tutarak karşılaşılan problemlerde kararı beraber verebilmek; bu dönemi atlatıp yeni ve sağlıklı bir sayfa açmak için yeterli olacaktır.


Mehmet Bilginsoy – May 2009

No comments: